Marmaris Mutlu Sonlu Masöz Yasemin
Marmaris Mutlu Sonlu Masöz
Senin odan vardı ve başka her şey dışarıdaydı. Bir de, ikisi arasındaki engel vardı. Sen o odayı bir koku gibi kendinle birlikte taşıyordun; formaldehit kokusu, eski dolap içlerinin kokusu, fare kokusu gibi bir koku; gizli, misk kokusu benzer biçimde alacakaranlık ve yoğun. Ne vakit seninle olsam hep o odanın içindeydim; biz de odanın haricinde olduğumuz, burada Marmaris Mutlu Sonlu Masöz olduğumuz süre bile. I˙şte şimdi o odadayım, sadece şimdi sen kapıyı kilitledin; boyaları pul pul olmuş, pirinç kilitli, zincirli, kahverengi vernikli kapıyı. Kapı tahtasında iki kurşun deliği varmış, sen söylemiştin bana, yedi gün önce koridorda bilileri ateş etmiş.
Orası güvenli bir yer değildi. Ben hep taksiyle gelir, zile basıp dişleri dö kü lmü ş mozaik zeminli antreye girene, gü venlikte olana kadar şofö rden beklemesini arzu ederdim. Gü venlikte: Aramızda bir şakaydı bu. Kapı kilitli, ilk kez değil bununla birlikte. Sen bir daha hiç dışarı çıkmayayım istiyorsun. Benim çıkıp gitmek istediğimi hep biliyordun. Ne var ki, hem de işbirlikçiyiz biz, birbirimiz hakkında başka hiç kimsenin asla bilemeyeceği şeyleri biliyoruz. Bazı bakımlardan hiç kimseye gü venmediğim kadar güveniyorum sana.
Marmaris Mutlu Sonlu Masöz
Elizabeth, “Artık gitmeliyim” diyor. Chris onun bir tutam saçıyla oynuyor, bir kıvırıyor, bir açıyor. I˙şaret parmağını onun dudaklarında, dişlerinin ü zerinde gezdiriyor. Elizabeth şarabın, kendi terinin –kendi kendisinin– ve ısırılmış bir dudaktaki kanın keyfim alıyor. Kimin dudağının kanı bu, artık o da bilmiyor. Chris, “niçin?” diyor.
“Gitmem gerek, o denli.” Elizabeth çocuklar yüzünden demek istemiyor, çü nkü bunun Chris’i ö fkelendireceğini biliyor. Ama çocuklar uyanır da onu yanlarında bulamazlar diye kaygılanıyor. Chris karşılık vermiyor, Elizabeth’in saçlarıyla oynamaya devam ediyor. Kendi saçları Elizabeth’in boynunu kuştü yü gibi okşuyor. Parmakları şimdi onun çenesine, gırtlağına doğru kayıyor. Sağırlaşmış benzer biçimde. Elizabeth’in söylediklerini duyamıyor artık.
Lesje William’ın yanı sıra yü rü yor, eli onun serin elinin içinde. Burada dinozorlar yok, yalnız onlara benzer yayalar var. Lesje ile William şehir merkezinin ışıklı levhalarının içinde onlar şeklinde sinsi sinsi, amaçsızca dolaşıyorlar. O¨ nlerinden geçerken Lesje elbise dü kkânlarının, bü yü k mağazaların vitrinlerine gö z atıyor, kadavra benzer biçimde mankenlere değer biçerek bakıyor. Mankenler fırlak leğen kemikleriyle ö yle duruyorlar; eller kalçaların ü zerinde, bacaklar açık, bir diz hafifçe bü kü lmü ş.
Son yorumlar