Marmaris Bayan Masör Hizmeti – Masör Ece
Marmaris Bayan Masör Hizmeti – Masör Ece
Marmaris Bayan Masör hakikaten öyle olmasını dilerim matmazel; buna layıksınız. Benim için hariMarmarisde anlamış olurım olmaz. Budalanın biriyim ben. Ama ben de hariMarmarisde şeyler yapıyorum.” Bir gülümseyiş, bu sözdeki kibri, küstahlığı aldı götürdü. Kendisi acaba buna ne kadar inanıyordu? Bazen, “Beni yargılayıp durma” derdi. Rica mı ediyor, buyuruyor mu, anlayamazdım. Onu, ondan yana çıkarak düşünmeye hazırdım. Yazacağı kitaplardan söz ederdi; bunlar, belki de gerçekten “hariMarmarisde” olacaka. Onda bir tek şey tedirgin ediyordu beni: bireyciliğinin gerçeklMarmarissi, toplumsal başarıya bağlıydı. Bende bu tür istekler, hırslar hiç yoktu. Ne para istiyordum, ne şan, ne şöhret. Güncemde sık sık geçen “ruhsal refah” ya da “iç doygunluk” gibi sözler söylesem, bir “Catoboryx” olacağımdan korkuyordum.
Marmaris Bayan Masör işin aslı aranırsa, “yazgım” dediğim şeyi, hâlâ bir çeşit dinsel kavram gibi düşünüyordum. Herbaud, toplumda elde edeceği yere önem veriyordu, ilerde yazacağı kitaptan, kişiliğinin temel öğeleri olarak görüyordu. Bu, aslabir zaman kabul edemeyeceğim bir noktaydı. Bireyin iyi mi olup da, güvenilmez bir yığının güvenilmez iltifatlarını tatmak uğruna kendi yaşamı içinde ödün verebileceğini aklım almıyordu. Kişisel sorunlarımızdan derhal hiç söz etmezdik. Fakat bir gün Herbaud, farkında olmadan, Eugene’in duyarsızlık idealine hiç erişemediği için mutlu olmadığını ağzından kaçırdı.
Marmaris Bayan Masör
Marmaris Bayan Masör çok iyi anladığımı; çünkü kendi yaşam deliğimde da bir Eugene bulunduğunu söyledim ona. Eugene’lerle “dünyevi” hanımların ilişkisinin çoğu zaman zor bulunduğunu, çünkü bu tür kadınların her şeyi almak, karşılarındakini bütünüyle kendilerinin kılmak istediklerini, Eugene’lerin de buna karşı koyduklarını söylemiş oldu. “Bunu farketmediğimi mi sanıyorsun?” diye sormuş oldum. Kahkahalarla güldü, işte, o zaman ona Jaques’la olan ilişkimi söyledim. Jacques’la evlenmem için zorladı beni; eğer o olmazsa bir başkasıyla evlenmemi, bir hanımın evlenmesi gerektiğini söyledi. Bu konuda Herbaud’nun tutumunun babamınkinden pek de farklı olmadığını görmek şaşırttı beni. Ona nazaran, on sekiz yaşından sonra bir kadınla yatmamış olan adam, ruh hastasıydı. Ama bir kadın “her şeyini” sadece evlendikten sonra vermeliydi.
Bir cins için bir yasanın, öteki cins için başka bir yasanın geçerli bulunduğunu kabul etmiyordum. Jacques’ı kabahatlamıyordum. Fakat, aniden, kadınların da erkekler gibi bekâretlerini özgürce bir yana atmaları icap ettiğini kabul ediverdim. Michael Arlen’in romanlarından birini, Yeşil Şapka’yı çok beğeniyordum. Kitabın kahramanı iris Storm’u, genç kızlık aşkı Napier’den bir yanlış yorum koparmıştı, iris, sayısız adamla düşüp kalkmasına karşın, onu hiç unutamayacaktı.
Romanın sonunda, iris, Napier’i, kendisini seven ve sevilebilecek nitelikteki karısından koparmak yerine, otomobilinı ağaca çarpıp ölmeyi yeğ tutuyordu. Iris’e hayrandım. Onun yalnızlığına, içinden geldiği şeklinde yaşamasına, gururla sürdürdüğü tek başına oluşuna hayrandım. Kitabı Herbaud’ya verdim. Geri verirken “Erdemsiz kadınlardan hoşlanmam” dedi. Gülümsedi. “Bir kadının bana zevk vermesinden hoşlanırım; fakat haiz olduğum bir hanıma saygı duyma olanağım yoktur.” Direttim: “ama insan bir iris Storm’a ‘haiz olmaz’ ki” diye. “hiçbir kadın, bir adamın en içten kucaklamalarına, kendini vermeden teslim olmaz, ” dedi.
Son yorumlar